HİÇLİĞİMİN ŞAHİDİ SECDE

 

Varlığımın şahidi secde…

Hiçliğimin şahidi secde…

Şeref nişanem alnım, Ya Rab! Huzurunda, yerde…
Bedenim ruhlaşırken ruhum kanatlanır.

Secdeyle verdin bize özgürlüğü her yerde.

Namaz kanadını açmayan ruhundan haberdar olamaz.

Ruhundan haberi olmayan Hakkı bulamaz.

Onu ancak O’ndan kopan parça (üfürülen) bilir. “ Parça bütünün habercisidir” der Hz Ali. Ve parça bütünün tüm özelliklerini taşır. “Akıllılar parçada bütünü görürler” der Mevlana’mız. Ten sevgisinden geçen, can muhabbetine kavuşur. Geçici zevkler teni sevindirir. Tenin sevinci ise canın kederidir. Canı sevindirmek için iki davet arası özlem gerek.

Sahi, iki ezan arası Onu özlediğimiz oluyor mu? Okumaya devam et “HİÇLİĞİMİN ŞAHİDİ SECDE”

AŞK BAHÇESİNİN İNLEYEN BÜLBÜLÜ: YAMAN DEDE

Bişnev in ney çün hikayet mikunet

Ez cüdayiha şikayet mikunet.

(Dinle!.. Bu ney neler söyler, ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.)

Kez neyistan ta mera bübrideend

Ez nefirem merd ü zen nalideend

(Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadı figanımdan, erkek ve kadın herkes ağlamakta, inlemektedir.)

Sine hahem şerha şerha ez firak

Ta biguyem şerh-i derd-i iştiyak Okumaya devam et “AŞK BAHÇESİNİN İNLEYEN BÜLBÜLÜ: YAMAN DEDE”

Mevlana Okyanusunun Parlak Bir İncisi: Muhammed İkbal

Doğunun zaman çizgisine bakıldığında; hem doğuyu hem de batıyı aydınlatan nice güneşlerin yani âlimlerin buradan doğduğunu görürüz. Bu peygamber varislerinin ölümlü yanları bu dünyaya veda ederken, ebedi yanları hala insanlığı ışıtmaya ve ısıtmaya devam etmektedir. Bizler de bu zirve ruhlardan; nasibimiz oranında ve kabımız genişliğinde yararlanmaya çalışmaktayız.

Bu büyük ruhlardan nasıl ki Şems Mevlana’nın üzerine doğarken, onun doğumu için kızıl şafaklar hazırladıysa; Mevlana da kendi kanatları altında başka güneşlerin doğmasına şafak hazırlamıştır. İşte bu son şafaklarda doğan zirve ruhlardan biri de 20. yüzyılda yaşamış (1873-1938) Muhammed İkbaldir.

O, Mevlana’ya olan bağlılığını ve gönül yakınlığını bir şiirinde şöyle dile getirir: “Ben bir dalgayım, parlak bir inci vücuda getirmek için onun denizine yerleşmişim.”  Bir başka şiirinde de “O ateş ve hararettir, ben ise bu ateşin külüyüm.” Benzetmesini yapar. Okumaya devam et “Mevlana Okyanusunun Parlak Bir İncisi: Muhammed İkbal”

RÜYA FARKINDALIĞI: ERDEM’İN RÜYASI!

Gecenin sessizliğinde herkes derin bir uykuya dalmıştı.  Canan Hanım küçük oğlu Erdemin ağlama sesiyle uyandı. Sabahın seherinde içini bir hüzün kapladı. Erdem hiç ağlayarak uyanmazdı.  Çünkü sevgi dolu, cıvıl cıvıl, her daim bulunduğu ortamı neşelendiren bir çocuktu.

Canan Hanım telaşla Erdemin odasına koştu.  Erdem yatağının içine oturmuş, ellerini yüzüne kapatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Onu hemen kucağına aldı, göğsüne bastırarak sevgi sözcükleri söyledi.  Neden ağladığını sormak için biraz sakinleşmesini bekledi.  Ama Erdem hiç sakinleşecek gibi değildi.

Annesi bir taraftan başını okşarken, bir taraftan da “ çok mu korktun? Bak ben buradayım, hepsi geçti” dedi. Erdem;  hiç beklenmedik bir şekilde sustu ve “hayır hiç korkmadım, sadece üzüldüm” dedi.  Sonra kaldığı yerden ağlamaya devam etti. Okumaya devam et “RÜYA FARKINDALIĞI: ERDEM’İN RÜYASI!”

REKTÖRLÜKTEN MUTLULUĞUN SİMYACILIĞINA İMAMI GAZALİ


2011 yılı, 18 Aralık günü büyük bilge ve düşünür Gazali’nin (1058-1111) vefatının 900. yıldönümüdür. Bu vesile ile hem ülkemizde hem de uluslararası alanda değişik etkinliklerle anılacak olan Gazalinin, zengin ve derin deneyimlerle dolu sıra dışı yaşam öyküsünü hatırlayalım istedik.

Bu muhteşem zekâ, bilim ve düşünce devi, dönemin en güçlü ve müreffeh devleti Büyük Selçukluların Tus şehrinde doğmuştur. Avrupa’nın ilk Üniversitelerine, binalarıyla, bilim dallarıyla ilham veren, örnek oluşturan Selçuklu üniversitelerinde eğitim görmüştür. Bilimsel açıdan çok yönlü, iyi yetişmiş, üstün yetenekli, kolay ikna olmayan mizacı, ilmi ve fikri bağımsızlığa düşkünlüğü ile tanınmıştır. Okumaya devam et “REKTÖRLÜKTEN MUTLULUĞUN SİMYACILIĞINA İMAMI GAZALİ”

Bir Bütüncül Gelişim Kılavuzu Olarak Mesnevi

Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Anadolu’da yedi asır önce yaşamış olsa da, bugün de evrensel yol göstericiliğini ve yaşam kılavuzluğunu sürdürüyor. Bunu, adeta bir bütüncül gelişim kılavuzu olan Mesnevi adlı şaheseri ile yapıyor. O, yaşadığı dönemde,
“Bizden sonra Mesnevî rehberlik edecek ve arayanlara doğru yolu gösterecek; onları yönetecek ve onlara önderlik edecektir.” demişti.
İşte, Mevlâna’nın ölümünün üzerinden geçen bunca zamana rağmen bu söz hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir.

Mevlananın Dilinden Mesnevi
Mesnevi kitaptan da öte bir şey, insanın hayatının orta yerine konan, onu her yönden saran, bilim ve gönül kanatlarıyla uçuran gerçek bir uçuş pisti… Mevlânâ bu gerçeği daha o günden şu sözlerle çarpıcı bir şekilde vurguluyor: Okumaya devam et “Bir Bütüncül Gelişim Kılavuzu Olarak Mesnevi”

Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-2

6. Hayatınızda ve üslubunuzda aşk anahtar bir kavram. Sizce önemli olan sürekli aşk halinde yaşamak mı, yoksa eylem ve tecrübelerimizde aşkı tadabilmek mi?

Şöyle; Rabbül Alemin Hz. Peygamberi sevdiği için kainatı yarattı. Yani kâinatın yaratılışındaki sebep aşktır. Allah ilk kulu ve ilk peygamberi olarak Resulünün ruhunu yarattı. Ona duyduğu aşk sayesinde de, bizler bu maceranın birer şahidi haline geldik. Yani varlığın başlangıcında ve bence sonunda da aşk var. Dolayısıyla biz de, bu maceranın bu gün yaşayan birer parçası olarak, aşkı çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Ben kendim için şöyle bir tabir kullanırım “Zümrüd-ü Ankasıyım aşkın” yani “Ben hep yanarım, kül olurum fakat küllerimden yeniden doğarım”. Bu süreç benim hayatımda çok defa yaşamış olduğum bir tecrübedir. Bu sadece karşı cinsten olan bir insana duyulan cazibe değil, elbette ki o da önemli. Çünkü insanın insana aşkı, bir kadının erkeğe aşkı veya bir erkeğin bir kadına aşkı önemli, bu sayede varlık devam ediyor. O açıdan ben aşka çok büyük saygı duyarım. Evliliklerin mutlaka aşk üzerine kurulması gerektiğini düşünürüm. Gerçi denir ki, aşkın kötüsü üç ay, iyisi üç yıl sürer. Okumaya devam et “Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-2”

Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-Ümit Meriç

Röportaj köşemizin bu haftaki konuğu Ümit Meriç hocamız. Onun için klasik bir sunuş yazısı şöyle olabilirdi: 16 Aralık 1946 tarihinde İstanbul Üsküdar‘da doğdu. Çamlıca Kız Lisesi mezunu. İstanbul Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. Aynı bölüme asistan oldu. Profesörlüğe kadar yükseldi. Aynı bölümde Kurumlar Sosyolojisi Anabilim Dalı ve Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. Bir kız çocuğu annesidir. Ancak, bunun yerine biz onun sıra dışı yaşam serüvenini, kendi eserlerinden, konuşmalarından hareketle farklı bir anlatımla paylaşmayı tercih ediyoruz.

Ümit Meriç kimdir? diye sorulduğunda,  kendisi için “Yunus’un ifadesiyle “ her dem yeni doğarız bizden kim usanası”  diyenlerdenim. Ümit Meriç ile her gün yeniden tanışıyorum. Çünkü donmuş kalmış bir Ümit Meriç yok, oluşmakta olan bir Ümit Meriç var”, demekte. Üniversite hocalığının ve entelektüel birikiminin gölgesine sığınarak, kendini tekrar edenlerden olmadığını, bulanmadan, donmadan akarak yaşadığı zengin ve derin deneyimleri bizlerle paylaşarak göstermektedir. Okumaya devam et “Bilim Dünyasından Gönül Semasına Bir Zümrüdü Anka-Ümit Meriç”

Ezan Farkındalığım


Ezan; anne kokusundan sonra seni hayata bağlayan ilk duygu, ilk heyecan. Anne sesinden sonra kulağına gelen en güzel ses, en güzel nağme. Onun namesi bedeninin ahengi ile aynı. İşitsel bir uyanıştır manevi âleme. Sana ruhunu keşfettirir. Her daim onunla yaşadığını anlarsın. Dinlediğin tüm ezgilerde hep o uyanışı hatırlar, o ilk nağmeyi arar durursun. Okumaya devam et “Ezan Farkındalığım”