AŞK FARKINDALIĞI: AŞKSIZ GEÇEN GÜNÜ ÖMÜRDEN SAYMA!

Bismillahirrahmanirrahim

AŞK FARKINDALIĞI: AŞKSIZ GEÇEN GÜNÜ ÖMÜRDEN SAYMA!

Aşk: Varlığın sebebi.

Aşk: Evrenin yaratılış iksiri.

Aşk: Güneşin ateşi, atomların enerjisi.

Aşk: Galaksilerin raksı, semazenlerin dansı.

Aşk: Okyanusların sükûneti, dalgaların sahili.

Aşk: Şimşeklerin çakışı, rahmetin yağışı.

Aşk: Toprağın yanışı, madenlere dönüşü.

Aşk: Baharın coşkusu, güzün hüznü.

Aşk: Kar tanelerinin seması, yazın yürek yangısı.

Aşk: Suyun döngüsü.

 

Aşk: Ayın evresi, med-cezirdir yüreklerde.

Aşk: Cennette meyve, sürgündür yeryüzünde.

Aşk: Kasiyon’da kan, Uhud’da can.

Aşk: İbrahim’in gönül ateşi.

Nemrut’un ateşinde, gül bahçesi.

Aşk: Hervele de saklı…  Hervele Hacer’de…

Aşk: Meryem’de adanmışlık… Asiye’de kararlılık…

Aşk: Davudi bir nida. Her bestede gizli bir tını.

Aşk: Yunusu selamete çıkaran balık. Yetmiş bin âlemin sırrı.

Aşk: Yusuf’u kuyudan çıkaran nefer. Yakub’un gözünde fer.

Aşk: Eyyüb’ün sabrı. Kurtçukların zikri.

Aşk: Kızıldeniz’de Musa’ya yol, çarmıhta İsa’ya kanat, kol.

Aşk: Hira’da bütün insanlığa “İKRA”

Aşk: “Habibim sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım.” Deyişi.

Aşk: Yola düşen Hatice’nin çıkısında azık. Cebrail ile Rabbi’nin Ona selam verişi.

Aşk: Mekke sokaklarında sürüklenen Bilal’in, dilinde feryat.

Aşk: Kavurucu çöl sıcağında, kupkuru Şib vadisinde, sonsuz bir hayat.

Aşk: Küçük bir çocuğun Efendisini, ailesine tercihi.

Aşk: Sahabenin varını, yoğunu Habibin önüne serişi.

Aşk: Ebu Bekir’in Şamdan gelen kervanı kapısının önüne çekişi.

Aşk: Taşlaşan kalpleri, ayetlerin ilmek ilmek çözüşü.

Aşk: Ömer’in, Habib’in eşiğinde diz çöküşü.

Küffara karşı; işte bende Müslüman oldum diyerek kılıç çekişi.

Aşk: Resul’ün yatağına, Ali’nin gönüllü yatışı.

Aşk: Hicret yolu… Hicret; Aşk dolu…

Sevr’de Habib’in yanağına düşen bir damla gözyaşı.

Aşk: Mağarada bir delik, yıllarca sevgilinin yolunu bekleyen bir yılan.

Aşk: Habib’in tükürüğünden, Sıddık’ın topuğuna şifa.

Aşk: Çoluk, çocuk bir şehrin yollara düşüşü,

Dillerinde Taleal Bedru Aleyna Minseniyyeti-l Veda.

 

Aşk: Yüzyıllar öncesinden Kutlu Elçiye biat edebilmek.

Bırakılan bir mektupla da olsa hüznüne ortak olabilmek.

Aşk: Açlıktan sahabenin beline bağladığı taş.

Halid bin Velid’in beline kuşandığı kılıç.

Aşk: Caferi Sadık’a bir çift kanat.

Abdullah bin Revaha’nın basıp kopardığı parmak.

Aşk: Kale kapısının Ali’nin elinde kalkan oluşu.

Aşk: Hanzala’ya cennetten gelen abdest suyu.

Aşk: Şehittir… Ve şehit Salebe…

Tarihe geçti salebe ilk “Aşk Şehidi” diye…

Aşk: Uhud savaşında efendisini arayan Salha kadının çırpınışı.

Aşk: Veysel Karani’nin  otuz iki dişini, Habibin bir dişine feda edişi.

Aşk: Mushaf üzerine düşen bir damla kan.

Ve Hz. Osman’ın cennette Efendisiyle oruç açışı.

Aşk: “Fidake Ebi ve Ümmi Ya Rasulallah!…” diyebilmek.

Ayak bastığı toprağı, kulu, kölesi olabilmek.

Aşk: Her biri, gökte ki yıldızlar gibi olan sahabenin hikâyesi.

Aşk: Hz. Hüseyin’in başını verişi.

Kardeşi Zeynep’in asrın kadınlarına örnek Kerbela direnişi.

Aşk: Rabia’nın çerağında kandil, alnındaki secde izi.

Aşk: Annenin kucağında kundakta tutulan oruç.

 

Suskunluğunu bozan Bilal’in yeniden “Alla hu Ekber” deyişi.

Aşk: Habib’in ,iltifatına mazhar olabilmek.

Eyüp-el Ensari gibi  Bizans surlarının dibinde son nefesini verebilmek.

Aşk: Malazgirt’te Alparslan’ın sırtındaki beyaz kefen.

Aşk: Tarık bin Ziyad’ın gemileri yakışı.

El-Hamra’da  Medeniyet tarihinin yeniden yazılışı.

Aşk: Selehaddin-i Eyyubi’nin Kudüs’e girişi.

Aşk: Askerlerden önce Anadolu’nun gönlünü fetheden Horasanlı eren.

Aşk: Belh’den Konya’ya yolculuk.

Aşk: Şems’de var oluş… Var’da yeniden yok oluş…

Aşk: Hamuşa dil… Hüsameddin’e kalem…

Yetmiş bin beyit oldu, yetmiş bin alem…

 

Aşk: Söğütte Osman Gazinin rüyası.

Yatsı namazı için alınan abdestle kılınan sabah namazı.

Aşk: Duvarda Kur’an asılı diye uykusuz geçen gece.

Aşk: Fatih’in daha yirmi birinde dünyaya meydan okuyuşu.

Aşk: Kostantina polisin, İslambol oluşu.

Aşk: Mimar Sinan’da Selimiye, Medine de raylara döşenen keçe.

Aşk: Çanakkale’de Binbaşı Lütfi Bey’in figanı.

Yetiş Ya Muhammet (sav)!..

Yetiş Ya Muhammet (sav)!..

Yetiş Ya Muhammed (sav)!..

Kitabın gidiyor!..

Aşk: Lahor’da Muhammet İkbal’in düşü.

Çanakkale şehitlerinin kanını Peygamberimize sunuşu.

Aşk: Âlemlerin sultanının Onu yüzüne, gözüne sürüşü.

“ Ve gelecek olan kardeşlerimi özlüyorum” deyişi.

Aşk: Elest’te yaşandı ilkin, iz düşümü de Asrı Saadet’te.

Sadece yansıması kaldı diğer zaman dilimlerine.

İşte bu hayatlar “AŞKla” geçen ömürlerin farkıdır.

Yüzyıllar sonrada bugünler için tarih, bir devrin kapandığını,

Aşkla yeni bir devrin açıldığını yazacaktır.

Mevlana’mızın ifadesiyle;

“AŞKsız geçen günü ömürden sayma, o hesaptan dışta kalacaktır.”

Hatice Sedef Ergül

 

 

BU BİZİM HİKÂYEMİZ

         Bir varmış, bir yokmuş diye başlar hikâyeler. Ama bizim hikâyemiz öyle başlamamış. Zaman zaman içinde değilmiş. O zaman sadece ann varmış. Ne pire varmış ne tellal. Konuşma yeteneğimizden bile haberimiz yokmuş.  “Elestü bi Rabbiküm” nidası yankılanmış, ruhlar aleminde. Ve her bir can inci tanesi gibi saçılıvermiş yere. İşte böyle başlamış bizim hikayemiz.

         Ve ilk şaşkınlık, ilk heyecan, ilk aşk yaşanmış  bu hikayede. Ve ilk kullandığımız duyu olmuş kulağımız. Daha o günden dinlemek edep olmuş, haya olmuş, anlayış olmuş, sukut denmiş özüne. Söz gümüşse sukut altın olmuş. Okumaya devam et “BU BİZİM HİKÂYEMİZ”

HİÇLİĞİMİN ŞAHİDİ SECDE

 

Varlığımın şahidi secde…

Hiçliğimin şahidi secde…

Şeref nişanem alnım, Ya Rab! Huzurunda, yerde…
Bedenim ruhlaşırken ruhum kanatlanır.

Secdeyle verdin bize özgürlüğü her yerde.

Namaz kanadını açmayan ruhundan haberdar olamaz.

Ruhundan haberi olmayan Hakkı bulamaz.

Onu ancak O’ndan kopan parça (üfürülen) bilir. “ Parça bütünün habercisidir” der Hz Ali. Ve parça bütünün tüm özelliklerini taşır. “Akıllılar parçada bütünü görürler” der Mevlana’mız. Ten sevgisinden geçen, can muhabbetine kavuşur. Geçici zevkler teni sevindirir. Tenin sevinci ise canın kederidir. Canı sevindirmek için iki davet arası özlem gerek.

Sahi, iki ezan arası Onu özlediğimiz oluyor mu? Okumaya devam et “HİÇLİĞİMİN ŞAHİDİ SECDE”

Çocuklarımızın Tatil Eğitimi

Öğrenmeye odaklanan beyinler asla boş durmaktan hoşlanmazlar. Bir başka ifadeyle insan zihni boş durmayı sevmez. Kişi tatmin edici bir meşguliyet bulamadığı zaman, zihni negatif yönde çalışmaya başlar. Daha çok geçmişi irdeler, yaşadığı negatif olaylara takılır ve agresif bir kişiliğe bürünür.
Yıl boyunca yoğun bir program takip eden çocuklarımızın tatille beraber zihinleri boşalır. Yaz dönemine uygun aktiviteler ve faaliyetlerle zihinleri meşgul olmazsa, aynı şey çocuklarımız için de geçerlidir. Okumaya devam et “Çocuklarımızın Tatil Eğitimi”

Abdest Farkındalığı

Çatlamış toprağın suya hasreti gibidir: abdest. Abdest azalarımız hasret ona. Çölde bir kuşun suya özlemi gibi, vücut ikliminde abdeste özlem duyar başımız, kollarımız, ayaklarımız. Yarın kıyamette abdest azalarından tanınası insanı, mahrum bırakmak istemez o nurdan ve kurtuluştan. Kendi de, o gün görevini en iyi yapabilmek için, hasreti feryada dönüşür her geçen gün. Ne mutlu bu hasreti hissedip, suya koşarak, bu feryadı dindirenlere. Okumaya devam et “Abdest Farkındalığı”

Çocuklarda Sorumluluk Farkındalığı

Bir eğitim öğretim yılı, tatlı telaşları, heyecanları ve koşuşturmaları ile geride kaldı. Çocuklarımızla birlikte kalktık, okula hazırlandık, hatta okula beraber gittik.

Çocuklarımız dersler, testler sınavlar, projeler arasında yoğun bir yıl geçirdi. Bütün gücümüzle, her şartta onların yanında olmaya çalıştık. Hatta onları üniversite sınavlarına bile biz götürdük. Okumaya devam et “Çocuklarda Sorumluluk Farkındalığı”