Sen Uğraş da Kendini Bul, Ama Dikkatli Ol, Kendini Çaldırma!

Önceki yazımızda, «Sen kendini tanımadığından neşelenemedin, huzura kavuşamadın!» buyuran bilgelik pınarı Mevlananın, insanın kendini bilmesi, geliştirmesi, olgunlaştırması hususundaki düşüncelerini, tavsiyelerini ele almıştık.
Ancak, insanın kendini tanıma ve olgunlaşma yolculuğu tek başına gerçekleştirilebilecek kolay bir yolculuk değildir. Zira, kişi kendi kusur, davranış, eylem ve duygularını objektif olarak ölçecek bir mihenk taşına sahip değildir. Kitaplar bir yere kadar getirir. İnsanı öğretmene hazırlar. Ama kişinin kendisini aşması için, ona rehberlik edecek gerçek bir kılavuza ihtiyacı vardır.
Mevlana bu gerçeği çok etkileyici ifadelerle dile getirir :
«Yola rehbersiz giren iki günlük yolu yüzlerce yıl gider.»
«Bir kılavuz seç, onu yolun bizzat kendisi bil!»
«Kılavuz seç! Çünkü bu kılavuzsuz yolculuk, felaketler, riskler ve tehlikelerle doludur.»
«Kılavuzsuz, çok sık gittiğin bir yolda bile şaşırır kalırsın.
O halde, hiç görmediğin bir yolda kılavuzsuz seyahat etme. Gözünü kılavuzundan ayırma!»
Diğer yandan, kendini tanımak için bir kılavuza sarılmak elzem, ama bu yolda ilerlerken ayağını kaydırmamak, kendinizi geliştirmek isterken vaktinizi, paranızı, en önemlisi de zihninizi ve ruhunuzu kaptırmamak da bir o kadar önemlidir. Bunun için ise, gerçek kılavuzla sahteyi ayırt edebilmek, ruhsuz sözler ve yazılarla gönül sahiplerinin söz ve yazıları arasındaki farkı görebilmek önem taşır.
Günümüzde, inanç, medeniyet ve kültür coğrafyamızın batı kaynaklı kişisel gelişim, huzur ve mutluluk vadeden akımlar ile bunların sözde kılavuz, yaşam koçu, yazar ve uzmanlarının istilası altında olduğunu görmek ne kadar üzücüdür. Bu durumu gözlemlemek için, şehir merkezlerimizin birinde daha çok gençlerimizin gittiği büyük, modern kitapçılardan birisine yolunuzu düşürüp kişisel gelişim, psikoloji, ezoterik bilimler gibi standlardaki yayınlara bir göz atmak yetecektir.
Modern hayatın stres, sıkıntı ve sorunları karşısında çözüm ve kurtuluş arayışındaki insanlarımıza, özellikle de gençlerimize, gözde kavramlar, cafcaflı ve yabancı isimler ve kişisel ya da ruhsal gelişim maskesi altında, yabancı inanç ve kültürler aşılanmaya çalışılmaktadır.
Bu gerçeği hafife almamak gerekir. Çünkü, Batıda popüler olan bu tür kitapların Türkiye’de büyük reklamlarla tanıtımı yapılmakta, yazarları paralı konferanslar için davet edilmektedir. Bu tür eserleri okuduktan sonra, ruhsal gelişim için Hindistan’a gitme hayaline kapılan insanlarımıza bizzat tanık oldum.
Mevlana samimi bir arayış içinde olan herkesi tehdit eden bu tehlikeyi bir gazelinde, asırlar önceden haber vermektedir.
insanlık yolunun her tarafı kanla ıslanmış;
dikkat et de kayma!
bu zamanda insan çalanlar altın
çalanlardan daha fazla.
duyarsın; hırsızlar sadece malı değil, aklı
da çalarlar.
Tamam, kendini önemseme;
Ama dikkat et, kendini de çaldırma!
ey hak yolcusu!
kendinde bir şey yoksa, düşmanı da yok
sanma!
hırsızlar altın peşinde koşuyor;
sen de altın madenisin kendinden habersiz olma!
ey insanoğlu!
hazine bulursun, ama ömür bulamazsın.
Sen uğraş da kendini bul;
Kendindeki gizli hazineyi araştır!
kendini bul,
bul, ama dikkatli ol, kendini çaldırma!
bu hak yolunda açıkgöz bir hırsız pusu
kurmuş, seni bekliyor.
bu hırsıza dikkat et de kendini çaldırma!
Ayrıca Mevlana, “Sen değerinle ve düşüncenle iki dünyaya bedelsin. Ama ne yapayım kendi değerini bilmiyorsun. Kendini ucuza satma çünkü değerin yüksektir.” ve,
“Bir dilenci gibi her kapıyı çalma, her kapıya başvurma. Sen üstün bir varlıksın. Güçlüsün, elin göklerin kapısına ulaşabilir, sen o kapıyı, göklerin kapısını çal.” diyerek hem insanı çalınma tehlikesine karşı uyarmakta, hem de alternatifi şöyle ortaya koymaktadır :
“Kum gibi ömür suyunu emen, bizi tüketen boş sözler olduğu gibi, içinden âb-ı hayat fışkıran kum da vardır. Bu kum pek az bulunur. Sen git de içinden irfan coşan, ilâhî sırları meydana vuran kumu ara.”
O, diğer taraftan «Nice insan yüzlü şeytan vardır, her ele elini vermen uygun olmaz. Kuş avcısı, avlanmak için ıslık çalar ki, kuş kendi cinsinin sesini duysun da havadan insin, tuzağı ve bıçağın ucunu bulsun. Aşağılık kişi de, saf kişiyi bunlarla etkilemek için hak dostlarının sözlerinden alıntılar yapar.» diyerek, sahte kılavuzların cirit attığı zamanımızda, kendini çaldırmamak için dikkatli olmaya çağırır.
Mevlanaya göre, «gerçek kılavuz gönül güzelliğine sahip olandır. Onların solukları talihli kişilere bahar yağmurlarının ağaca yaptığı etkiyi meydana getirir.» ve
«Erler sohbeti seni de erlerden eder. Katı bir taş ve mermer bile olsan gönül sahibine erişirsen cevher olursun.»
Mevlâna gibi gerçek kılavuzlar dinleyici, okuyucu aramaz, dinleyiciler, arayanlar onlara gelir. Ama bilge ve bilgin taklitçisi, gönül sahibi olmayan sahte kılavuzlar şehir şehir, ülke ülke dolaşır. Birileri tarafından her yerde, reklamı yapılarak etrafına kuru kalabalıkların toplanması sağlanır. Ama bir müddet sonra bir saman alevi gibi sönüp giderler, anılmaz olurlar. Mevlânâ bu gerçeği şöyle dile getirir : “Sözde kalan bilgi ruhsuzdur. Dinleyiciler üzerinde etki yapmaz. Bu yüzdendir ki; ruhsuz sözler söyleyen bilgin, dinleyici arar durur.”
Kendisinden gelip kendisine döneceğimiz Yüce Rabbimiz, binbir tuzak ve engelle dolu hayat yolculuğumuzda, gönül sultanlarının kılavuzluğundan ayırmasın !
Hatice Sedef ERGÜL

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir