Hayalin, Değersiz Şeyleri Altın Yapan Bir Simyadır

Bir çok kişisel gelişim kitabı, yaratıcı imgeleme, uyanın ve hayal kurun, zihindecanlandırmanın gücü gibi isimler taşır; kişisel gelişimde hayal gücümüzü doğru ya da yanlış kullanmanın sonuçlarına ilişkin uyarı veya öneriler içerir. Albert Einstein da hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu söyler. Ancak, bu yeteneğimizin gücünü bize en iyi Mevlânâ hatırlatmaktadır: “Hayalin, değersiz şeyleri altın yapan bir simyadır.”
Her hünerin aslı, esası hayalden, düşünceden başka nedir ki ?
Hayattaki her şey, gerçeğe dönüşmeden önce, birisinin zihninde bir düşünce, istek, hayal ve görüntü olarak filizlenmiştir. Mevlânâ bu gerçeği bir soruyla dile getirir: «Maldan, sanattan neyin varsa onların önü, bir istek, bir düşünce değil miydi?»
Hayal gücünü bilinçli kullanmanın, zihinde canlandırmanın yararı bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Buna ilişkin çarpıcı bir araştırmada, serbest basket atışlarında, bir gruptan her gün fiziksel olarak çalışmaları istendi; diğer grubun ise çalışmasına izin verilmedi. Ancak her gün başarılı basketler attıklarını zihinlerinde canlandırmaları istendi. İki grubun karşılaşmasından galip gelen zihinlerinde canlandırma antrenmanını yapanlar oldu. Öğrenciler arasında da buna benzer değişik çalışmalar yapıldı. Bir grup öğrenci sadece ders çalışırken, diğer grup hem ders çalışıp hemde başardıklarını zihininlerinde canlandırdılar. Bu ikinci grubun daha belirgin bir başarı kaydettikleri gözlemlendi.
Yapılan araştırmalara göre; bize doğuştan bahşedilen yeteneklerimizin ancak % 20’sini bilinçli kullanıyoruz. Geri kalan %80’ini ise ya hiç kullanmıyoruz, ya da tesadüfi bir biçimde kullanıyoruz. Oysa hedef belirleyip, bu hedefi zihnimizde canlı tutarsak; attığımız her adımda, yaptığımız her çalışmada farkında bile olmadan yeteneklerimiz ortaya çıkar. Bu bir öğrenci, bir mühendis, hatta yemek yapan bir ev hanımı içinde aynı şekilde geçerlidir.
«Bir resim bin kelimeye bedeldir». Bir resim, içerdiği ayrıntılar nedeniyle çok zengin bir veri tabanı gibidir. Onun için Mevlânâ, “Gözün bir an için gördüğünü, dil yıllarca söylese anlatamaz.” der. Zihinde canlandırma ya da görselleştirme, zihninizde bir resim oluşturmak demektir. Bu, ne kadar, net ve canlı bir resim olursa o kadar iyidir. Görselleştirmenin anahtarı ayrıntıya inmektir.
Kendiniz için belirleyeceğiniz her türlü hedefi elde edebilecek zamana, yeteneğe ve becerilere sahip olduğunuzu zihninizde canlandırın. Sizin için önemli olan hedeflere ulaşmak bakımından yapabileceklerinizde hiç bir sınırlamanın olmadığını düşleyin. Bu hiç bir sınırlamanın olmadığı masmavi ve uçsuz bucaksız gökyüzüne bakmak gibidir.
İşin sonunu zihnimizde net bir şekilde canlandırabilmeniz ve duygu dünyasında heyecanını önceden hissedebilmeniz, o işi size kolaylaştırır nasıl sonuca ulaşacağınızın yollarını da gösterir.
Zihinde tutulan ve çaba ve inançla desteklenen her resim,(görüntü) mutlaka gerçeğe dönüşecektir. Öyleymişim gibi hareket eder ve öyle olurum.
Mevlânâ, bunu Mesnevide şöyle dile getirir: «Mühendise bak, yere tohum eker gibi gönlüne bir ev yapma fikrinin hayalini kor. O. hayal içten gelir, dışta belirir, bir ev olur. Âdeta yerden tohumların başkaldırdıkları gibi, dışarıya çıkar görünür. O mühendisin gönlünde kurduğu hayâli, tohum bitirme kabiliyetindeki bir yere ekilmiş, orada yeşermiş bir nebat say.»
Mahatma Gandhi’nin Güney Afrika’daki trenden atıldığında, gözlerini kapatıp dünyanın öteki ucundaki İngiliz İmparatorluğu’nun çöküşünü zihninde canlandırdığı anlatılır. Bu olay tarihin şeklini de değiştirmiştir.
Kim sonu daha fazla görürse daha kutludur.
Eğer sıradanlığı yıkmak, önyargılarınızdan kurtulmak ve yenilenmek istiyorsanız, imkansızı düşünmeyi ve hayal etmeyi öğrenmelisiniz.
İç gözüyle resim oluşturma yani görselleştirme her insanın doğuştan sahip olduğu doğal bir yetenektir. Bu yeteneğin ya farkında değiliz, ya da nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz.
Örneğin; öğrenci isen bir sınavı başardığını zihninde gör. Sınava ne kadar sakin ve kendinden emin girdiğini farket, sınav sorularını birbiri ardına nasıl kolayca cevaplandırdığını zihninde canlandır. Sınavı bitirdiğini, soruların tümünü doğru cevaplandırmış olarak kağıdını teslim ettiğini gör. O anki sakinliğini ve rahatlığını hisset. O huzuru içinde duy. Salonun dışında bekleyenlerin varsa onlar, yoksa evdekilerin, seni kutladığını farzet. İşte bilinçaltı ya da alt beynin anladığı dil budur. Bilinçaltı gerçek ile hayali ayırt etmediğinden beyninizi istediğiniz sonuca inandırır, bu da sizi sonuca ulaştıracak olan adımları daha zevkle ve kolay atmanızı sağlar. Çalışma isteğinizi arttırır, içsel motivasyon oluşturur.Mevlânâ’nın dediği gibi; “Kim sonu daha fazla görürse daha kutludur. Daha ciddiyetle işe sarılır, ekin eker de daha fazla meyve toplar.”
Dikkat et, yanlış bir hayal seni kuyuya düşürmesin !
Endişelenmeyi alışkanlık haline getiren insanlar, yaptıkları her işte başarısız olacaklarını düşünürler. Bu durum zihinde canlandırma tekniğinin farkında olmadan olumsuz yönde kullanılmasıdır. Bu da böyle kişilerin geleceğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Çünkü her düşünce ve davranış, bir iç ses, duygu ve iç görüntüden oluşur. Düşüncenin karakteri bu iç unsurların kalitesine bağlıdır. Aslında olumlu bir insan, olumlu düşünceler, olumsuz insan ise olumsuz sonuçlar üretmektedir. “Korkulan başa geldi ” cümlesi, günlük dilde kullanılan güzel bir örnektir. Başarılı liderler ve sporcuların dikkat çekici özelliği, başarılarını bir gerçeklik haline gelmeden çok önce zihinlerinde yaşatmalarıdır. Zihinsel prova, gerçekten günlük yaşamda öğrenciden ev hanımına, mühendisten bir yöneticiye kadar herkesin işine yarayacak, hayatını kolaylaştıracak, çok kullanışlı bir tekniktir.
Pek farkında olmasalar da, insanlar sürekli geleceği zihinlerinde canlandırırlar. Ne yazık ki çoğunlukla da olumsuz tahmin gücünü kullanırlar. Daha işin başında en kötü olasılığı düşünürler ve hep bu kötü sonucu hayal ederler. Gereksiz yere bir takım endişelere kapılırlar, kesinlikle başarısız olacaklarına öyle inanırlar ki, sonunda gerçekten de korktukları başlarına gelir. Mevlânâ’nin tespitleriyle,
« Yanlış hayal bu kişileri kuyuya düşürür. »
« İnsanoğlu hayalle gelişir. Hayalleri güzelse onunla rahatlaşır. Yok eğer gözüne kötü hayaller görünürse ateşten eriyen mum gibi erir gider. »
« Yılanların, akreplerin içinde bile olsan Allah seni güzel hayallerle avutursa, yılanlar, akrepler sana munis olur. Çünkü hayalin, değersiz şeyleri altın yapan bir simyadır. »
Zamanınızın büyük bölümünde neyi düşünürseniz, neyi hayal edersiniz, başınıza gelecek olan da odur. Ne düşünüyorsanız o olacağınıza göre, bırakın düş gücünüz aşağıları değil yukarıları seyretsin. Bakın Mevlana herkesi nasıl büyük düşünmeye çağırıyor; “Eğer bir karınca Hz. Süleyman’ın derecesine ulaşmaya çalışırsa, şaşma; onun isteğini hor görme! Sen ondaki himmete, gayrete, cesarete imrenerek bak! Elinde, zenginlik ve yetenek olarak ne varsa, isteyerek, düşünerek elde etmedin mi?”
Hayal gücünüzü bir araç olarak kullanmaya başladığınızda, istediğiniz her ne ise (derste, işte başarılı olmak, iyi bir anne iyi bir eğitimci yada yönetici vb olmak) isteğinizin ayağınıza gelmesini sağlayacak bir çeşit elektrik devresi kurmuş olursunuz.
Bu, tıpkı dilinizin ucuna kadar gelen bir kelimeyi hatırlayamadığınızda zihninizin kullandığı yönteme benzer. Düşünür, düşünür, o çok iyi bildiğiniz ismi hatırlamaya çalışırsınız, ancak bir türlü olmaz. Aradan bir müddet geçer tamamen farklı bir işle uğraşırken birden o hatırlamaya çalıştığınız isim dilinizden dökülüverir. Siz bu ismi hatırlamaya çalışmaktan bilinçli olarak vazgeçmiş olsanız bile, bilinçaltınız onu kendisindeki kayıtlarda araştırmaya devam etmiştir. İşte hayalinizde bir şeyi canlandırırken de bilinçaltının aynı mekanizması devreye girer, hayal zihninizde canlı olduğu sürece size ona yaklaştıran adımları attırır.
Asrımızda Hz. Mevlânâ’yı en iyi anlayanlardan bir gönül dostu olan Prof. Dr. M.Esad Coşan Hocamız da hepimizi hayal gücümüzü sınır tanımadan kullanmaya şöyle teşvik etmektedir: “Hayallerinizi bir kere de serbest çalıştırın!.. Yâni bir sanatkâr gibi, bir ressam gibi, çizeceğiniz tablolara bir kayıt tanımadan, içinizi, arzularınızı dışarıya bir kere çizgilerle bir dökün!..”[1]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir